9 Haziran 2015 Salı

MEHMET AKİF ERSOY VE ÖMER SEYFETTİN

MEHMET AKİF ERSOY :
·         Milli Edebiyat döneminde yaşamasına rağmen ve Cumhuriyetin ilk 10 yılında hayatta olmasına rağmen bu edebi dönemlere katılmamıştır.
·         Dönemin bağımsız sanatçısı olarak eserler vermiştir.
·         Eserlerinde din, lirizm ve realizm akımlarının etkileri görülür.
·         “İstiklal Şairi” olarak anılır.
·         İstiklal Marşı için açılan yarışmaya para ödülü olduğu için katılmamıştır. Katılan yazarların hiçbiri beğenilmeyince Mehmet Akif Ersoy Hamdullah Suphi tarafından ikna edilmiş ve para ödülü orduya bağışlanmış.
·         İslamcılık, İslamcılık sanat anlayışı vardır.
·         Toplumun kurtuluşunun ancak dinle mümkün olacağını savunmuştur.
·         “Teşkilat-i Mahsusa” da görev almış ve Arapları Osmanlı lehine ikna etmeye çalışmıştır.
·         Toplum için sanat anlayışıyla eserler vermiştir.
·         Dini, didaktik eserler vermiştir.
·         Her zaman aruz ölüsünü kullanmıştır.
·         Arapça ve Farsça kelimelere yer verir.
·         Manzum hikayeleri ünlüdür.
·         Safahat adlı 7 bölümden oluşan eserine İstiklal Marşı’nı almamıştır.
ESERLERİ:
SAFAHAT BÖLÜMLERİ;
1.       Safahat

2.       Hakkın Sesleri
3.       Fatih Kürsüsünden
4.       Süleymaniye Kürsüsünden
5.       Hatıralar
6.       Gölgeler
7.       Asım
MANZUMELERİ:
·         Küfe
·         Meyhane
·         Hasta
·         Mahalle Kahvesi
·         Seyfi Baba

ÖMER SEYFETTİN:
Ø  Milli Edebiyat döneminin üç kurucusundan biridir ( Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem) .
Ø  Milli Edebiyatın nasıl olacağını anlatan “Yeni Lisan” makalesi yazmıştır.
Ø  Orduda ve okullarda çalıştı. Balkan Savaşlarında subayken esir düştü.
Ø  Modern Türk öykücülüğünün kurucusudur.
Ø  Olay hikayesi yani Moupassant tarzı hikayenin Türk edebiyatında gelmiş geçmiş en büyük yazardır.
Ø  Hayatını öykülerle kazanmıştır.
Ø  Türkçenin sadeleşmesini savunmuş, edebiyatta halkın anlayacağı bir dili savunmuştur.
Ø  Eserlerinde kendine sade, yalın bir Türkçe kullanmıştır.
Ø  Öykülerinde konu olarak çocukluk anıları, askerlik anıları, tarih ve halk arasında anlatılan efsaneleri kullanır.
Ø  Genç yaşta vefat etmiş Cumhuriyet Döneminde eser verememiştir.
ESERLERİ:
·         And
·         Falaka
·         Beyaz Lale
·         Yüksek Ökçeler ( Yüksek Topuklar)
·         Perili Köşk
·         Başını Vermeyen Şehit
·         Yalnız Efe
·         Kaşağı
·         Diyet
·         Forsa
·         Kurbağa Duası
·         Gizli Mabet
·         Pembe İncili Kaftan
·         Efruz Bey ( roman, uzun hikaye)

NOT: ÖMER SEYFETTİN’İN FALAKASI HİKAYE, AHMET RASİM’İN FALAKASI ANI TÜRÜNDEDİR.

8 Haziran 2015 Pazartesi

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU VE ZİYA GÖKLAP’İN HAYATI

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU:
·         Edebiyat hayatına Fecr-i Ati edebi topluluğu içerisinde başlamıştır.
·         Fecr-i Ati edebi topluluğu dağıldıktan sonra ve dönem değiştikten sonra Milli Edebiyat ve Cumhuriyet döneminde eserler vermiştir.
·         Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı yıllarında da yaşayan yazar bu dönemin özelliklerine göre eserler vermiştir.
·         Düz yazı türlerinin birçoğunda eser vermesine rağmen Türk edebiyatında ünlü roman yazarları içinde yer almıştır.
·         Romanlarında Realizm akımının etkileri görünür.
·         Anadolu’yu, Anadolu insanını, Atatürk’ü, Milli mücadele yıllarını, Cumhuriyetin ilk yıllarını başta olmak üzere romanlarında tarihi konuları da işler.    
  
ESERLERİ:
·         YABAN  ( ROMAN )
·         KİRALIK KONAK ( ROMAN )
·         HÜKÜM GECESİ ( ROMAN )
·         NUR BABA ( ROMAN )
·         SODOM VE GOMORE ( ROMAN )
·         BİR SÜRGÜN ( ROMAN )

·         ANKARA ( ROMAN )
·         PANAROMA ( ROMAN )
·         ZORAKİ DİPLOMAT ( ANI )


ZİYA GÖKALP:

·         Milli Edebiyat döneminin kurucularındandır.
·         Ali Canip Yöntem ve Ömer Seyfettin ile birlikte “Genç Kalemler” dergisini Selanik’te çıkardılar. Daha sonra bu dergi Milli Edebiyatın yayın organı haline geldi.
·         Bir düşünce, fikir adamıdır. Milli Edebiyatın gerekliliğini her ortamda dile getirmiştir.
·         Tanzimat döneminde oraya atılan ve dağınık bir biçimde geri planda ilerleyen Türkçülük akımını sistemleştirmiştir.
·          Sade, yalın Arapça ve Farsça gibi dillerin etkilerinden Türkçenin kurtarılması gerektiğini söyler ve artık milli bir Türkçenin oluşturulması gerektiğini savunur.
·         Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunun yalnızca Türk milletlerine yönelerek olacağını söyler.
·         Dünya üzerinde yaşayan bütün Türklerin bir bayrak altında toplanması fikrini yani Turancılık idolünü ortaya atmıştır.
·         Aruz ölçüsüyle yazan birçok kişiyi  konuşmalarıyla ikna etmiş ve hece ölçüsü ile yazmalarını önermiştir.( Beş Hececiler)

ZİYA GÖKALP’İN ESERLERİ:
·         Altın Işık ( şiir )
·         Yeni Hayat ( şiir )
·         Kızıl Elma ( şiir )
·         Lisan ( şiir )
·         Türkleşmek,İslamlaşmak,Muasırlaşmak(Batılılaşmak)  = Makale
·         Türkçülüğün Esasları ( Fikir Yazıları )
·         Malta Mektupları ( Fikir Yazıları )
·         Türklerin Medeniyet Tarihi ( Fikir Yazıları )
·         Türk Töresi ( Fikir Yazıları )

     BEŞ HECECİLER KİMLERDİR ?
1.       FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
2.       YUSUF ZİYA ORTAÇ
3.       ORHAN SEYFİ ORHON
4.       HALİT FAİK OZANSOY
5.       ENİS BEHİÇ KORYÜRER









7 Haziran 2015 Pazar

HALİDE EDİP ADIVAR VE REŞAT NURİ GÜNTEKİN’İN HAYATI

 HALİDE EDİP ADIVAR (İLK KADIN YAZARIMIZ):

·         Milli Edebiyat döneminin özelliklerini benimseyerek bu dönem içerisinde eserler vermiştir.
·         Düz yazı türlerin içerisinde başarılı olmuştur.
·         Roman türündeki başarısıyla ön plana çıkmıştır.
·         Dili sadedir. Ancak özensiz olması nedeniyle eleştirilmiştir.
·         Milli mücadelede bizzat bulunmuş ve onbaşı olarak görev yapmıştır.
·         Daha sonra yurdu terk etmek zorunda kalmış ve İngiltere de ikamet etmek zorunda kalmıştır. Atatürk ölünce yeniden yurda dönmüştür.
·         Ülkeye gelince İstanbul Üniversitesinde İngiliz dili ve edebiyatı profösörü olarak görev yapmıştır.
·         Eserlerinde bulunan karakterler içerisinde kadınlar büyük yer tutar ve kadın karakterler çok güçlü anlatılmıştır.

ESERLERİ:
·         Ateşten Gömlek ( roman ) .
·         Sinekli Bakkal ( roman ) .
·         Yeni Turan ( roman ) .
·         Handan ( roman ) .
·         Seviye Talip ( roman ) .
·         Yol Palas Cinayeti ( roman ) .
·         Mor Salkımlı Ev ( roman ) .
·         Türkün Ateşle İmtihanı ( anı )

REŞAT NURİ GÜNTEKİN:
·         Edebiyat hayatına 1. Dünya Savaşının sonlarında başlamıştır.
·         Türkiye’nin birçok yerinde edebiyat öğretmeni olarak görev yapmıştır.
·         Realizm akımını savunan bir yazardır.
·         Sade, yalın bir halk Türkçesiyle eserlerini oluşturmuştur.
·         Anadolu’yu ve Anadolu insanını öncelikli anlatır.
·         Eserleri beyaz perdeye kolay aktarılır.
·         Beyaz perdeye en çok eser veren yazardır.
·         Günümüzde dahi önemini kaybetmeyen bir yazardır.

ESERLERİ:
Ø  Çalıkuşu ( roman ) .
Ø  Yaprak Dökümü ( roman ) .
Ø  Kavak Yelleri ( roman ) .
Ø  Damga ( roman ) .
Ø  Dudaktan Kalbe ( roman ) .
Ø  Bir kadın Düşmanı ( roman ) .
Ø  Anadolu Notları ( gezi yazısı )

Ø  Tanrı Misafiri ( hikaye )

6 Haziran 2015 Cumartesi

EDEBİ AKIMLARDAN KLASİSIZM VE ROMANTİZM

KLASİSIZM:
·         Klasik sanatçılar akla ve sağduyuya önem verirler
·         Klasik sanatçılar eski Yunan ve Latin edebiyatlarını örnek alırlar.
·         Klasiklere göre doğa denilince insanın iç dünyası anlaşılır.
·         17 yy. da Fransa’da doğmuş bir edebi akımdır.
·         Klasikler günlük değil yüzyıllara dayanabilecek konular işler. 
·         Klasikler ahlakı amaç olarak görürler. Kahraman olarak seçkin, olgun, bedensel ve ruhsal sorunları olmayan kişileri seçerler.
·         İnsan dışında hiçbir şey önemseme
miş, dekora ve kıyafete önem vermişlerdir.
·         Üç birlik kuralına uyarlar(yer, zaman, olay) .
·         Roman türü gelişmemiş eleştiri, deneme, fabl, mektup gibi eserler verilmiştir.

 KLASİSIZMİN DÜNYA EDEBİYATINDA TEMSİLCİLERİ:
 CARNİELLİ
 MOLİER
 PASCAL
 LA FONTEIN
 DESCARTES

TÜRK EDEBİYATINDA TEMSİLCİLERİ:
Yusuf Kamil Paşa’nın “Telemak” çevirisi.
Şinasi’nin “Şair Evlenmesi”.
Ahmet Vefik Paşa’nın Molierden çevirileri.
Direktör Ali Bey “ Kokona Yatıyor”. Klasizm akımından etkilenmiştir.

ROMANTİZM:
·         18 yy. ın sonlarında çıkan 19 yy da etkisini gösteren bir edebi akımdır.
·         Duygu ve coşku önem kazanır.
·         Birey, öznellik, akıl dışılık, düş gücü, kişisellik ön plandadır.
·         Seçilen kahramanlar ya çok iyi ya çok kötüdür ve romanlarda iyi-kötü çatışması vardır.
·         Romantizmde her sınıftan insan eserlerde kendine yer bulur.
·         Aşk, ölüm, tabiat, belli başlı konular olarak dikkat çeker.
·         Romantikler, edebiyat dilindeki kalıplaşmış kelimelerin yerine günlük konuşma dilini kullanmışlardır.
·         Romantizmde ilk eserler tiyatroda verilir. Ama daha sonra roman ön plandadır.
·         Romantik tiyatroda, klasik tiyatroda bulunan zaman ve yer birliği kaldırılmıştır.

ROMANTİZMİN DÜNYA EDEBİYATIMNDA TEMSİLCİLERİ:
VİCTOR HUGO
JOUN JACK ROUSSO
GOETHE
SCHİLLER
ALEKSANDER DUMAS

TÜRK EDEBİYATINDA TEMSİLCİLERİ:
Namık Kemal (Roman ve tiyatroda) .
Ahmet Mithat (Roman ve tiyatroda) .
Recaizade Mahmut Ekrem (Şiir) .
Abdulhak Hamit Tarhan (Tiyatroda) .








4 Haziran 2015 Perşembe

TEVFİK FİKRET VE HALİT ZİYA UŞAKLİGİL’İN HAYATI

TEVFİK FİKRET:
·         Türk edebiyatının en önemli yazarları arasındadır.
·         Servet-i Fünun denilince akla ilk gelen ilk gelen isimdir.
·         İyi bir eğitim almış, öğretmenleri arasında değerli edebiyatçılar bulunmuştur(Muallim Naci,       Recaizade Mahmut Ekrem).
·         Recaizade Mahmut Ekrem Servet-i Fünun dergisinin başına Fikret’i getirmesiyle sanat anlayışı ortaya çıkar.
·         Divan şiirine merak duyar ve bu tarzda eserler verir.
·         Servet-i Fünun ile beraber batılı şiir anlayışını, edebiyat anlayışını benimsemiştir.
·         Batıdan alınan nazım biçimlerinden sone ve terzerimayı tercih etmiştir.
·         Divan edebiyatı nazım şekli üzerinde yapılan bir değişiklik sonucunda ortaya çıkan serbest  müstezat tarzında şiirler yazmıştır.
·         Aruz ölçüsünü kullanan sanatçılardan birisidir(M. Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Abdulhak Hamit Tarhan).
·         Aruzu Türkçe’ ye en başarılı şekilde kullanmıştır.
·         Fransız Edebiyatının ortaya çıkarmış olduğu şiirde gerçeklik anlamına gelen Parnasizm akımını Türkiye’ de temsil eden ilk kişidir.
·         Tevfik Fikret’in sanat anlayışı tutarsızlık içinde geçmiştir. 1901 yılına kadar sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.
·         1901 yılından sonra toplum için sanat anlayışına yönelmiştir.   
·         Geleceği ve kurtuluşu b dönemde gençlerde görmüş, onlar için şiirle yazmıştır.
·         Aruz ölçüsüyle eserler vermesine rağmen bu dönemde hece ölçüsüyle eserler vermiştir
ESERLERİ:
Rubab-ı Şikeste                        Sis
Rubab-ın Cevabı                       Feda
Tarih-i Kadim                           Şermin
Haluk’un Defteri

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL:

Ø  Edebiyata şiir yazarak ve batı edebiyatındaki eserleri tercüme ederek başlamıştır.
Ø  Muallim Naci tarafından şiirleri çok şiddetli eleştirilmiş ve şiir yazmayı bırakmıştır.
Ø  Servet-i Fünun döneminde roman denilince akla ilk gelen isimdir.
Ø  Türk edebiyatında modern Türk romanının kurucusudur.
Ø  Eserlerinde realizm ve naturalizm (gerçekçilik ve doğalcılık) akımlarının etkisi görülür.
Ø  Batılı anlamda ilk modern Türk romanı olan “Mai ve Siyah” ’ı yazmıştır. Bu romanında Servet-iFünun dönemini ve sanatçılarını işlemiş o dönemin yayın hayatını ve sanat anlayışını yansıtmıştır.
Ø  Ölümsüz eser olan “Aşk-ı Memnu” ‘ yazmıştır.
Ø  Romanları teknik açıdan kusursuzdur. Zaten Servet-i Fünun roman ve hikaye de Tanzimata göre daha ileridedir. Uzun betimlemeler görülmez, yazar bir öğretmen gibi davranmaz, olay örgüsü daha kapsamlı ve gerçekçidir. Olayın akışı kesilerek okuyucuya bilgi verilmez.
Ø    Romanlarında tek bir kusur vardır. Dili bir düz yazıda olabildiğinden daha ağırdır. Hatta kendisi hayatının son dönemlerinde eserlerini sadeleştirmiştir.
Ø  Fransızcadaki cümle yapısını Türkçeye uygulamış, değişik bir anlatım ortaya çıkmıştır.
Ø  Romanlarında mekan hep İstanbul dur.
Ø  Romanlarında zengini soylu, sanatçı gibi zengin kesimi işler.
Ø  Öykülerde ise Anadolu’yu ve sıradan insanları ilşlemiştir.
Ø  Öykülerinde daha sade bir dil kullanmıştır.
Ø  Tiyatro türünde başarılı olamamıştır.
Ø  Türk edebiyatındaki ilk mensur şiirleri yazmıştır.
ESERLERİ:
Aşk-ı Memnu
Mai ve Siyah
Kırık Hayaller
Ferdi ve Sürekası
Bir Ölünün Defteri
Nedime
Sefile
Kadın pençesi
Mezardan Sesler (ilk mensur şiir)

     


3 Haziran 2015 Çarşamba

Osman Bey Kimdir?

Merhaba arkadaşlar bu makalemizde Osman bey kimdir ? , nerede doğmuştur ve nerelerde yaşamıştır gibi sorularınıza cevap bulabilirsiniz. Halk arasında Osman Gazi ve I.Osman adlarıylada tanınan Osman Bey, üç kıtayı egemenliği altına alan Osmanlı Devleti'nin ilk osmanlı Padişahı ve aynı zamanda kurucusudur. 1258 yılında Söğüt'te dünyaya gelmiştir. Annesinin adı Halime Hatun, babasının adı ise Ertuğrul Gazi dir. Henüz 23 yaşındayken 1281 yılında Söğüt'te Kayı Boyu'nun yönetimine geçmiştir. Kayı Boyu'nu yönetmeye başlayan Osman Bey aynı zamanda aşiretin önemli kişilerinden biri olan Ömer Bey'in kızı Mal Hatun ile evlilik yapmıştır. Bu evlilikten Osmanlı'nın başına geçecek olan Orhan Gazi adında bir çocuk doğdu. Osman gazi bu evlilikten sonraki yaptığı evliliklerden olan Ahi şeyhleri'nden Edebali'nin kızı Bala Hatun'dan da Alaeddin adında bir oğlu olmuştur. Babası Ertuğrul Bey'in ölümü üzerine 1283 senesinde Anadolu Selçuklu Devleti'nin uçbeyi olan Osman Bey , Anadolu Selçuklu Devleti'nin başına geçtikten sonra ilk işi Türkmen boylarını etrafına toplamak oldu. 1284 senesindeki ilk Osmanlı savaşı olarak bilinen Bursa'nın İnegöl kazasına 10km uzaklıkta bulunan Hamzabey köyündeki Ermeni-Beli savaşında, Baykoca yani Osman Gazi'nin yeğeni şehit düştü. Aynı sene içerisinde Osmanlı tarihinin ilk kale fethi olan Kulaca Hisar'ın fethi gerçekleşti. Osman Bey isyanlar,taht kavgaları ve kargaşalar içinde olan Bizans'ın durumuna bakarak, İmparatorluk üzerindeki faaliyetlerine başladı. Eskişehir ve İnönü bölgelerini Osman Gazi'ye veren III. Alaüddin Keykubad'ın ardından İnegöl tekfuru(1291) ile savaşan Osman Gazi, Karacahisar'ı alarak, Sakarya taraflarına akınlar düzenlemiştir ve amcası olan Dündar Bey'i Bizans'ın Tekfurları ile ilişki kurduğunu öğrenerek 1298 yılınca amcasını öldürtmüştür. Beyliğinin başkentini 1288 de Bilecik'e taşıyan Osman Gazi, birçok bilimci, tarihçiler tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş tarihi olarak kabul edilen 1299'da ''büyük uçbeyi'' oldu. Bizans ile yapılan ilk savaş olarakda kabul edilen Koyunhisar Savaşı'nın kazanılmasının vesilesiyle, Osman Bey'in adı ve Osmanlı Beyliği, Anadolu çapında büyük ölçüde tanınmış oldu. Dürüstlüğüyle, cesurluğuyla,mertliğiyle ün yapmış Osman Bey'in Orhan Gazi,Pazarlı Bey, Çoban Bey,Hamid Bey,Alaeddin Ali Bey,Melik Bey,Savcı Bey adında yedi erkek çocuğu ve Fatma Hatun adında birde kız çocuğu vardı. Bu olaylardan sonra sırasıyla ; -Koyunhisar Savaşı'nın kazanıldığı tarih (27 Temmuz 1302) -1303 de İznik kuşatıldı ve Marmaracık Kalesi fethedildi. -1306 da Dinboz savaşı sonunda Kestel, Kete ve Ulubad kaleleri alındı -1306 Osmanlı ilk askeri antlaşmasını imzaladı -1308 yılında Karahisar'ın fethiyle,bölgenin ticari,sosyal merkezlerinden biri olan iznik ablukaya alındı. -Mihal'in yardımlarıyla Lefke, mekece, Akhisar bölgeleri fethedildi. -Osman Gazi 1315 senesinde Bursa'yı kuşattı ama başarısız oldu -1317 yılında Akçakoca ve Kocaeli Osmanlı topraklarına katıldı -1326 yılında Bursa'da Nikris hastalığından ölen osman Gazi'nin geriye bıraktığı mal varlığı, bir at zırhı,bir çift çizme, bir kaç tane sancak, bir kılıç,bir mızrak,bir tirkeş,birkaç at,üç sürü koyun, tuzluk ve kaşıklıktan ibaretti. -Günümüzde hala Osman Bey'in Türbesi Bursa'da dır.

TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR: MADEN ÇAĞI

MADEN ÇAĞI (MÖ 5,500 - 1200)
Bakır (Kalkolitik) Çağı: Taş çağının sonlarına doğru maden keşfedilmiştir. İnsanların ilk buldukları ve kullandıkları maden bakırdır. Bakırın tabiatta bol bulunması ve kolay işlenir olmasından dolayı bu madenden silah, günlük kullanıma yönelik kap kacak yapılmıştır. Altın ve gümüş madenleri daha çok süs eşya yapımında kullanılmıştır. Madenin insan yaşamına girmesiyle tarımda bereketi simgeleyen madeni heykelcilikler yapılmaya başlanmıştır.
Türkiye ‘de bu döneme ait merkezler arasında Çorum’da Alacahöyük, Denizli’de Beycesultan Çanakkale’de Kumtepe ve Truva, Samsun’da İkiztepe gibi yerleşim yerleri bulunmaktadır.
Tunç Çağı: İnsanlar zamanla bakırla birlikte kalayı eriterek daha sert bir karışım olan tuncu elde ettiler. Bu dönemde site adı verilen ilk şehir devletleri kurulmuş, bunun ardından Mezopotamya’da Sümer ve Akad; Anadolu’da Hitit Devleti gibi ilk büyük devletler ortaya çıkmıştır. Bu devirde yazının bulunmasıyla Tarih Çağlarına geçilmiştir.
Türkiye’de bu dönemi aydınlatan en önemli merkezler arasında Ankara’da Ahlatlıbel, Kayseri’de Kültepe yer almaktadır.
Demir Çağı:  Demirin bulunup işlenmesi insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biridir. Başlangıçta “dövme” tekniği ile demirden az sayıda araç üretilebilmiştir. Bu  çağda, üretim artmış ticaret ve silah yapım teknikleri gelişmiştir. Küçük şehir devletlerinin yerini büyük devletler almaya başlamıştır.
Anadolu’daki bazı yerleşim yerleri, tarih öncesi çağlarda kurulmuş, varlıklarını daha sonraki dönemlerde de devam ettirmişlerdir. Burdur’da Hacılar, Çanakkale’de Truva, Yozgat’ta Alişar, Çorum’da Alacahöyük  bu tür yerleşimlere örnek gösterilebilir. Hacılar Höyüğünün etrafı duvarlarla çevrilidir. Bu duvar, düşman tehlikesine karşı yapılan surların ilk örnekleridir.
Truva’ da yapılan kazılarda üst üste dokuz şehir kurulduğu belirlenmiştir. Bu şehirlerin ilk beşi Tarih öncesi çağlara, dördü ise İlk çağa aittir. Alişar’da yapılan kazılarda buranın yedi yerleşim kay-tından oluştuğu anlaşılmıştır. Bunlardan ilk üçü tarih öncesi çağlara, dördü ise İlk çağa aittir. Alacahöyük ise dört yerleşim merkezinden oluşmaktadır. Bunlardan ilk ikisi tarih öncesi çağlara diğer ikisi İlk Çağa aittir. Kazılarda bulunan altın, gümüş ve bakırdan yapılmış güneş kurları, Orta Anadolu’da ileri bir uygarlığın varlığını göstermektedir.